5 Şubat 2012 Pazar

BİZİM SEKRETER YAHUT NAM-I DİĞER ÇERKEZ AHMET

DEKOR:Bir devlet dairesi gibi tanzim edilmiş bir büro.Memur masası,bir tarafta küçük bir çalışma masası.Masanın yanlarında oturmak için sandalyeler.Duvarda tablolar v.s.
     Memur masasının üzerinde en az üç-dört telefon. Kordonlu kordonsuz.Masanın üzerinde isimlik,görünen bir yere Fakülte Sekreteri veya sadece büyük yazıyla bir sekreter yazısı.Sabah erkenden büroda iki hizmetli,biri masayı,telefonları,diğeri diğer aksesuarı acele acele silmekle meşguldür..Telaşlıdırlar.Bir yandan da konuşurlar.
----Çabuk çabuk şimdi gelir.
----Daha sabahın 7 si ama.
----Bilmez gibi konuşuyon oğlum.Ahmet Hoca erkencidir.Şimdi damlar.
----Gardaş evinden su mu çıktı böyle erkenden geliyor.
----Valla bilmem, belki de yenge erkenden sepetliyor.
----Yok yok öyle yengeden korkacak gibi biri değil Ahmet Hoca.
----Niye öyle evden kaçar gibi erken geliyor öyleyse.
----Bilmez gibi konuşuyon oğlum ,adamın zamanı mı var.İşte şu beş on dakka ne yaparsa yapıyor.Ondan sonra telefonlar başlıyor,çalmaya.Makam makam,kimi yaylalar,kimi talealbedrü,kimi misket,kimi Sivas halayı.Üfff  onun yerine benim içim daralıyor.
----İyiki kafayı oynatmıyor bu adam. Buna kafa mı dayanır.
----Benden duymamış ol da   oynatmaya az kaldı.
----Nasıl yani.
----Bazen telefonları karıştırıyor, bazen isimleri karıştırıyor. Kızına oğlum,oğluna kızım diye hitap ediyor.Yalnız ne kadar karıştırırsa karıştırsın,kimseye sözü batmıyor.Millet gülüp geçiyor.
----Gardaş la ,misafirlerine biz çay taşımaktan usandık da o söylemekten usanmadı.Beş dakkada bir çay,ardından soda,ardından kayfe,ardından başka bir şey,nasıl içiyor,nasıl midesi dayanıyor bilmem ki,
----Lan oğlum içtiğini  biliyor mu ki bu telefonlardan,soğuyanın yerine yenisini istiyor,içemeden o da soğuyor,akşama kadar böyle.Akşama kadar misafirleri dolup taşıyor.Yalnız çoğunu tanımıyor.
----Tanımaz tabi.
----Niye ?
----Oğlum Ahmet Hoca iki sınıfı iyi tanır. Bir çok zenginleri, iki çok fakirleri.Bu ikisinin arasındakileri pek tanımaz,pek de sevmez.
----Niye la!
----Niye olacak, çok zenginden alıyor,çok fakire veriyor.Deli Dumrul gibi.
----Köroğlu gibi, essahtan öyle. Vakıf adam olmak kolay mı?Geçen sene vakıf adam seçtiler.İşte böyle fakir fukara ile ilgilendiği için.Allah razı olsun arkadaş,yardım etmediği yok gibi.
----Adam Ramazan’da iftardan sahura kadar fukara ile uğraşıyor. Evine bile gidemiyor. Rivayete göre çocuklarının ismini bile karıştırıyormuş.
----Geçen biri diyordu. Küçük kızı , babam kaç aydır Sivas’ta yok, diyormuş.Ne yapsın kızcağız,babası geliyor ki kız yatmış,kız kalkıyor ki baba gitmiş.
----Çabuk çabuk şimdi gelir.
----Aha geldi.
----Selamün aleyküm.
----Aleyküm selam hocam
----Arkadaşlar çabuk bana bir çay getirin, sonra bir kahve yapın, sodayı da unutmayın.
----Hocam, çay daha demlenmedi.
----Oğlum soda da mı demlenmedi?Soda getirin çabuk…..Dur dur istemez sonra ,tamam gidin hadi işinize bakın.
      Açar gazetesini okumaya başlar. Biraz sonra telefonlarını düzeltir. Cebinden iki tane telefon çıkarıp masanın üzerine koyar. Ajandayı çıkarıp,notlar alır.Bazen kafasını sağa sola sallar.Hayret ifade eden sözcükler çıkarır,bazen üff diyerek bezginliğini ifade eder.
Telefonu kaldırıp, sekreteri arar:
----Kızım bana öğretmenevini bağla, sonra misafirhaneyi bağla,sonra büyük oteli bağla.Sonra istanbul’dan İsmet abiyi bağla.
     Biraz sonra telefonlar çalmaya başlar.
----Alo, saygılar üstadım.Hay hay tamam tamam,görüşürüz.
----Olmaz hocam olur mu, olacak iş mi.Tamam ben hallederim.
----Osman çabuk Ali’yi ara.Yarım ton kömür oraya,yarım ton da öbür tarafa götür.Tamam yav.Para dediğin ne .Gelir para gelir.Sen merak etme.Seni severim.
----Buyur kalbim içelim. İçeriz kalbim biz hep içeriz.Biz de her ayak var.Biz çay içeriz.Gel de içelim.Öperim seni.Ayıb ediyon.Tamam .Öptüm.
----Aloo gardaş seni göreyim,seni severim.Bak kasım emmide burada o da selam ediyor.Görüşürüz,tamam uğrarım baba.Tamam baba.Sağol,sağol.
----İstanbul mu bağla kızım.Aloo İsmet Abi,saygılar,hörmetler.Abi özledik sizleri.Dostlar hiç özlenmez mi.Hele seni.AAAbi,bilirsin abi kış sert geçer burada.Yaman geçer.Abi siz olmasanız daha da sert geçer.Abi mağdurun elinden tutarsak,ne kış kalır ne de dert.Tamam abi seni göreyim.Abi saygılar.
----Öğretmenevi mi. Tamam. Harun’cuğum öptüm seni.Yarına 15 misafirimiz var.Hocalar.Yani çok kıymetli okumuş çocuklar (güler)Seni göreyim.Sempozyuma geliyorlar.Aman gittikleri yerde bizi güzel anlatsınlar.Seni göreyim.Harun seni severim.Canım benim.
----Alo misafirhane mi? .Müdürüm nasılsınız?.Sizi kardeş kuruluş ilan ettim. Gerçekten sizi severim. Yarına misafirimiz var.Fazla değil.20 kişi geliyorlar.Eşleri de var.Ne fazlası müdürüm.Sizin orası kaç kişi alıyor.Hah.Tamam.Üstadım.Aziz dostum,teşekkür ederim.Tamam emrin olur.Saygılar sunarım.
      O telefonla konuşurken, içeri bir genç girer. Elini öper, bir yere oturur.O hiç bakmaz.Bir ara hoş geldiniz ,nasılsınız der.Genç:
----Hamdolsun baba iyiyim,der.Baba , diye söze girmek ister ama Ahmet Bey hiç birini duymaz,o kendi dünyasında telefonlarıyla meşguldür..Genç oturur arada bir yerinden kıpırdayıp ,baba,diye söze girmek ister ama o hiç duymaz.
----Yav çabuk şu balıkçıyı bana bulun. Çabuk çekyatları alsın oradan, alsın baba yav. Onu değerlendiririz.Üfff.
----100 poşet yapın, oğlum içine et de koyun. Lan adamlar kurbandan kurbana et yiyor.Sana ne lan parasından ,orasına karışma.Hah.tamam mı.Vay sağol.Hadi severim seni.
     Arada bir oturan gence resmi bir şekilde “nasılsınız?”der . Affedersiniz veya bekletiyorum gibi özür cümleleri ifade eder. Sonra gene telefonlara döner.İki elinde iki telefon,biri
omuzunda, telefonlar mütemadiyen çalmaktadır.
----Aloo,buyur kalbim,buyur,ne demek rahatsızlık,seni severim bilirsin,Allah senden razı olsun.Abi Vilayet yardım ediyor,Bbelediye yardım ediyor,Hayat Ağacı yardım ediyor.Herkes elinden geldiğince yardım ediyor,biz boş mu duralım.Siz boş mu duracaksınız.Hamdolsun koşuyorsunuz.Hani derler ya “öbür tarafa mı götüreceksiniz” aynen öyle.Şayet öbür tarafa götürmek istiyorsan işte size fırsat.Zaten öbür tarafa mal mülk gitmez abi,işte böyle sevabı gider.Tamam tamam oldu.
Telefonu kapatır.Seyirciye dönerek:
----13.aramamızda ikna ettik.Bir kere hayır hasenata alışan,gerisini getiriyor.Tadını aldı mı sevabın,artık her dakika verir.Eli durmaz.Yeter ki kesenin ağzını bir kere açsın.
----Aloo, Mustafa,Kapçak,Demir neredesiniz delikanlıya çay getirin.
----Aloo,ne demek,gönder,gelsin bana gelsin.Hallederiz,hallederiz,merak etme sen.hallederiz.Severim seni,öpüyorum.
Oturan genç ayağa kalkar.Ahmet beye doğru ilerler,her halinden bir şey söyleyecek gibidir.Ahmet bey önce bakmaz,sonra gence doğru bakar.Telefonlar susar,
----Şimdi sizi dinliyorum delikanlı, buyurun.
----Annemin selamı var.
----Kimin selamı var.
----Annemin selamı var baba.Beni tanımadın mı.
----Seni mi , annen mi?Hangi annen?
----Baba, ben Akif Akif,hani şu oğlun var ya.
----Oğlum mu Akif mi sen mi? Haaa oğlum Akif sen misin? Nasılsın,ne zaman geldin,otursana evladım.
----Baba iki saattir oturuyorum. Akşam oldu,annem diyor ki ,
----Eee ne diyor annen?
----Ahmet beye selam söyleyin, şayet bu akşam bir sözü yoksa bize yemeğe gelsin diyor.Kaç gündür evde yemek yememişsin de.
Hayretle….
----Öyle miii?

                   Işıklar Söner.
                                                                                                                                 KASIM DEMİR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder