24 Şubat 2012 Cuma

Ver Allah'ım Ver (Erzurum Fıkrası)

     Erzurumlinin biri kahvede oturir,herkese de ambele arkasini dönir.Cebinden bir deste avro çıharir,sayir sayir öbür cebine koyir.Biraz sonra bir deste dolar çıharir,sayir sayir öbür cebine koyir.Biraz sonra bir deste türk parası çıharir sayir sayir oni da öbür cebine koyir.Ondan sonra çıharir cebinden tesbihini başlir çekmeye:Ellah,Ellah,Ellah.
      Garibanın biri de onu köşeden seyredir.Dayanamir,açir ellerini: Allah'ım ver ver bu adama,baksana daha adın bile töreli söyliyemir.
     
(Erzurumlu olmayanlar için not) Yani,Allah'ım adamın cebi para dolu,saymakla bitiremiyor.Adama o kadar para verdin ama,adam şükretmek şöyle dursun,daha adını bile doğru dürüst söylemekten aciz.

21 Şubat 2012 Salı

Abdi Emmi

     Etliekmekçi Hacı Emmi veya kısaca Abdi Emmi.

     Sizlere bizim Etliekmekçi Hacı Emminin hikayesini anlatmak istiyorum. Bu çevrede çok az bulunur renkli simalardan olan Abdi Emmi veya  Sivaslıların tabiriyle Etli Ekmekçi Hacemmi bizim yakın aile dostumuzdur. Hem de akrabamız olur. Onun iki bacısından biri Rahmetli amcamın,diğeri de abimin eşidir.Allah var ikisi de kalenderdir,hatta abimin eşi olan yengem çok çok daha fazla kalenderdir.Bende  ödeyemeyeceğim kadar hakkı vardır,eğer helal etmezse işim çok zor.

6 Şubat 2012 Pazartesi

MUSTAFA HOCA

Dostlar, biz dünyaya nizamat vermekle meşgulken bu dünya var ya; bu fani dünya, yine bir büyüğümüzü daha bizden uzaklaştırdı.
        Her gün bir acı haberle uyanıyoruz. Daha birisinin acısını unutmamışken bir çınarın daha devrildiğini duymak ne kadar acı bir bilseniz. Daha kaç gün olmuştu bilmiyorum Sivaslıların Çılhıdıhlı Hocası Hakk’a yürümüştü.

5 Şubat 2012 Pazar

Hafız Albay Şevki Efendi

Çocukluğumda çevremdekilerden onun  ismini sık sık duyardım. Onu daima hayırla yad ederlerdi. Ondan bahsederken, sanki bir ruhani bir şahıstan söz eder gibi edeble, sükunetle konuşurlar, söz biterken de daima rahmetle anarlardı. Bu memlekete çok hizmet ettiğinden onun gibisinin bir daha gelmeyeceğinden, yerinin de doldurulamayacağından bahsederlerdi.

Burası Sivas Gülüm

       Sivas’ı çocuk denecek yaşta bir Eylül serinliğinde terk etmiştim. Tabii bir daha dönmek üzere.  
       Yıllar sonra heyecanla geri döndüm, bir daha terk etmemek üzere.

SİVASLI BİR SANATKAR HATTAT TALİP MERT

      Anladım işi , sanat Allah’ı aramakmış 
                                                                                                    
     Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.
                                         N..F.KISAKÜREK

             Şu fani dünyada en çok arzu ettiğim şeylerden biri de sanatkar olmaktı. Maalesef olmadı. İhmallikten,tembellikten bir baltaya sap olamadım. Yalnız sanatı ve sanatkarı sevmekten de hiçbir zaman vazgeçemedim. Ne zaman bir yerde bir sanat eseri görsem,hayranlıkla gıpta ile ve zevkle ağzım açık seyrederim.

BU ADAM BENİM BABAM

       Bu günlerde bir şarkı söyleniyor, radyolarda televizyonlarda. Şu Fatih Kısaparmak var ya, o yazmış babasına. ”   Bu adam benim babam/ Sekiz köşe kasketiyle/ Omuzunda sekosuyla/ Cebinde yok parası/ Bafradır cigarası/ Yüreğinde yarası “ diye devam edip gidiyor. Fena da yazmamış. Bu şarkının sözlerini duyunca gayrı ihtiyari benim babam aklıma geliyor. Şüphesiz herkesin babası iyidir, hasdır. Ama

BİZİM SEKRETER YAHUT NAM-I DİĞER ÇERKEZ AHMET

DEKOR:Bir devlet dairesi gibi tanzim edilmiş bir büro.Memur masası,bir tarafta küçük bir çalışma masası.Masanın yanlarında oturmak için sandalyeler.Duvarda tablolar v.s.
     Memur masasının üzerinde en az üç-dört telefon. Kordonlu kordonsuz.Masanın üzerinde isimlik,görünen bir yere Fakülte Sekreteri veya sadece büyük yazıyla bir sekreter yazısı.Sabah erkenden büroda iki hizmetli,biri masayı,telefonları,diğeri diğer aksesuarı acele acele silmekle meşguldür..Telaşlıdırlar.Bir yandan da konuşurlar.
----Çabuk çabuk şimdi gelir.

BURASI KÜTÜPHANE

(komedi)    -1 perde-
DEKOR: Kütüphaneyi hatırlatacak eşyalar. Seyirciye dönük bir masa, masanın üzerinde kocaman harflerle yazılmış bir yazı; KÜTÜPHANE UZMANI ,seyircinin göreceği bir yere İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi  diye bir yazı.
Masada orta yaşlı, saçları dökük,

SİVAS’TA YAŞAMAK

Sivas’lı olmak ,Sivas’ta kalmak,müşterek yanları olsa da ikisi ayrı şeylerdir. Sivas’lı olmak bir ayrıcalık değildir .Ama Sivas’ta kalmak,burada okumak bence bir ayrıcalıktır.
Sivas’ı çocuk denecek yaşta bir Eylül serinliğinde terketmiştim. Tabii geri dönmek üzere. Yıllar sonra heyecanla geri döndüm,bir daha ayrılmamak üzere.
Sivas dışında anlıyorsunuz Sivas’ın kıymetini. Hani derler ya;

HATIRALARLA YAŞAMAK YA DA BİR SİVAS’LININ ANILARI

Hatıra veya çoğul haliyle Hatırat,bir kimsenin başından geçen olayları anlattığı yazı çeşidinin adıdır. Tanınmış siyaset,sanat veya devlet adamlarının yazdıkları hatıraları,kendi devirlerindeki önemli hadiselerin aydınlatılması bakımından önemlidir.
Bu güne kadar hatıratını yazan önemli şahsiyetler bir çok tarihi hadiselere ışık tutmuştur ama ne yazık ki toplumumuzda hatırat yazmak pek yaygınlaşmamıştır. Hatıratın en güzelini de edebiyatçılar kaleme almıştır. Kalemlerinin gücü,kelimelerinin de insicamıyla döktürmüşler,aklımızı başımızdan almışlardır. İşte “ 6.Şehir “ bunlardan biridir.

EYYAM-I ŞİTA

Efendim, insanın işi kütüphanecilik olunca her bir kitabın arasından fışkıran bilgilerden de bir nebze haberdar olmamız pek tabii oluyor. Öyle ki adını sanını bilmediğimiz kitaplar,yanı başımızda bilmediğimiz, tanımadığımız bir başkası gibi değil de hemen tanışabileceğimiz,hatta tanışmayı arzu ettiğimiz mütebessim çehreli,nur yüzlü bir zat-ı muhterem gibi adeta yüzümüze gülüyor.